Açılış Sayfam Yap   Sık Kullanılanlara Ekle   

   Anasayfa          Künye          Yazar Girişi         Sitene Ekle         Arşiv          Rss Listesi
 

...Otcusu? - http://www.catak.info/
   
 ...Otcusu?

...Otcusu?
 Yazı Boyutu

 Tarih : 17.04.2009 - 00:10:34 


Yüzyıllar önce oluşan değerlerimizin modern insan ve onun kullandığı enstrümanlarca nasıl hoyratca yozlaştığını ortaya koyan bir araştırma... Ahmet KARAHAN


Küresel emperyalizm milli ve ulusal unsurları yok ederken kendine yem hazırlamak için sorgulamayan, üretmeyen, çalışmayan, tembel teslimiyetçi zihniyetler yaratmaktadır.

Küreselleşmenin getirdiği post model anlayışı, bireyselliği ön plana çıkarırken, yerel kültürün temel unsurlarından olan birlikte yaşama, yardımlaşma ve paylaşım değerlerini de yok etmiştir.

Bununla birlikte gelişen teknolojinin etkisiyle kültürel etkileşimler oldukça hız göstermiş, etkileşimler iki taraflı değil tek taraflı olup ve karşı kültürü yok etmeyi amaçlamıştır. Günümüzde hâkim olan kültür ise maalesef batı kültürüdür. İster Doğuya gidin ister kuzeye, ister Müslüman bir ülkeye gidin ister bir Budist ülkeye, her yerde batı kültürünün izlerini görmek mümkündür.

Küreselleşmenin yaydığı emperyalist kültür anlayışı yerel halk kültürü özelliği üzerinde olumsuz etki bırakmış; gündelik hayatta, sanatta, siyasette, musikide, folklorda, eğitimde kısaca yaşamın her alanında yabancılaşmaya, başkalaşmaya neden olmuştur. Artık insanlar binlerce yıldan beri oluşturdukları otantik halk kültürü unsurları üzerinden rant sağlama peşinde koşmaya başlamışlardır. Kültürlerini geleneksel çerçevede değil, tamamen başkalarının takdirini toplamak, medyaya çıkmak, popüler olmak, kısacası şov amaçlı sergileme yolunu tutmuşlardır. Böylelikle orijinallikten uzaklaşmışlardır. Bununla birlikte asıl üzüntü veren halkın neyi ne için yaptığının farkında olmadan popülist kültüre teslim olmasıdır.

Trabzon-Gümüşhane il sınırında yer alan Kadırga yaylasında yüzyıllardan beri yapılan otçular haftası yayla şenliğindeki değişim bunun bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Otçu asıl amacını kaybetmiş, kalabalık insan toplulukları otçu sayılır hale gelmiştir. Benim bildiğim iki otçu vardır. Eskala ve Aktaş otçusu, şimdilerde Kadırga’da Portekiz otçusu görürsek şaşırmayalım.  Otçular haftası yayla şenliğindeki bu değişimi daha iyi anlamak için önce otçunun etimolojisi ve kavramı hakkında bilgi sahibi olalım:

Otçu; Yörede özellikle Şalpazarı Çepnilerinin kullandığı bir kelimedir. ‘‘OT ’’ kökünden türemiştir. Türkçede cu-çu-cı-ci-çü gibi ekler alışkanlık, taraftarlık, meslek ve o işi yapan kişiye ait olmayı belirtir. Örnek; Demir-ci (demir işi yapan),Israr-cı (alışkanlık),Cumhuriyet-çi(taraftar),Simit-çi(meslek) gibi örnekler verebiliriz. Buradan da anlaşıldığı gibi, ot-çu otları yapan kişi, ot eden kişi anlamına gelmektedir. Şalpazarı Çepnileri mısırları çapalama işlemine ‘‘ot etme’’, bu işi yapan topluluğuna da otçu, otçular demektedir. Kavram ve içerik olarak ise ot yapan, ot çapalayan işleminden çok bir kültürel etkinlik, geleneksek şenlik, panayır, topluluğunu ifade etmektedir. Otçular Haftası ya da Kadırga Şenliği diye bilinen bu yayla şenliği adını bu şekilde almaktadır. Çepni toplulukları bu şenliğe Otçu Şenliği ve katılanlara da Otçu, diğer halk ise Kadırga Şenliği demektedir.

Geleneksel olarak yılın orak (Temmuz) ayında mısır çapalama (ot etme, ayıtlama, ikileme) işlemini bitiren yöre halkı, kalabalık topluluklar halinde yöresel sazlar eşliğinde horon oynayarak türkü söyleyerek yola koyulurlar, günlerce yollarda konaklama yerlerinde eğlenerek yaylalarına çıkıyorlardı. (Bu topluluğa otçu denir) Otçunun Şalpazarı Çepnileri için önemini anlatan bir örnek verelim;

“Ağasarlı Kalafat köylüleriyle beraber mısır çapalama işini (ot etme) bitirdikten sonra, kalabalık bir topluluk (otçu) halinde müzik eşliğinde yaylanın yolunu tutarlar. Tosunoğun evinin oraya geldiklerinde ise tarlada ot işini bitirmemiş guruba rastlarlar, bunu gören Tosunoğu yanındaki topluluktan insanlar yollayıp ot çapalama işini bitirtir ve sonrasında yola koyulurlar. Böylece geride kimse bırakmamış olurlar. Otçu bu yörede yaşayan Çepniler için bu derece önem taşımaktadır.” Kaynak: Muhammed TÜRKMEN (Ömeroğu)

Otçu Şenliği Kadırga yaylasında yapılmaktadır. Kadırga, Trabzon ve Gümüşhane il sınırlarının kesiştiği noktada bulunmaktadır. Kadırga yaylası Trabzon’un batı tarafı yaylaları için yaz aylarında Pazar konumundadır. Cuma günleri Pazaryeri kurulur ve civar yaylacılar ihtiyaçlarını buradan karşılar. Otçular Şenliği geleneksel olarak yılın Orak (temmuz) ayının birinci Cuma gününde yapılmaktadır. Bu haftaya ise Otçular Haftası denmektedir. Özelliğini ve adını “otçu” dan almaktadır. Diğer zamanlarda ise Kadırga’da kurulan pazara Otçu Pazarı ya da Otçu Haftası, buralara gelenlere de otçu denmemektedir. Anlaşılacağı gibi Kadırga’da yapılan her şenliğe Otçular Şenliği denmiyor.

Günümüzde Kadırga yaylasında yapılan otçular şenliği otçu olmaktan çok kalabalık insan toplulukları görünümündedir. Otçu geleneğinden uzaklaşılmış, sanal bir hava egemen olmuştur. Gelişen teknolojiyi algılama biçimi faklı olunca otçu ayak sesleri yerine, hoparlörlerden çıkan piyasa müziğini dinlemekteyiz. Eski otçu kalabalığı gelirken çıplak sesle bağıran, haylayan grupların sesi birkaç kilometre uzaklıktan duyulurdu. Günümüzde otçu kalabalığını yöneten değnekçinin elinde megafon olmasına rağmen kalabalığı otçu yürüyüşü pozisyonuna sokamamaktadır.

Teknolojinin insan hayatını kolaylaştırma yönündeki olumlu etkisi aşikârdır. Ancak kültürü gelmeden gelen teknolojiyi nerede ve hangi amaçla kullanacağımızı bilmediğimiz zaman var olan kültür değerlerimiz üzerindeki olumsuz etkileri de kaçınılmazdır. Yörede yaylacılık, tatil yapma anlayışına dönmüştür. Geçim için gidilen yaylalar şimdilerde lüks tatil yerlerini aratmamaktadır. Bilinçsizce yapılan beton yığını evler gösterişten ve çirkin görüntüden başka bir şeyi temsil etmemektedir. Yayla kahvehanelerinde yapılan muhabbetler, çalınan kemençeler, söylenen türkülerin yerini menşei bile belli olmayan müzikler almıştır.

Hızla değişen ülkemizde bize ait olan kültürel değerleri korumak, yaşatmak ve geleceğe taşımak bir sorumluluk olmalıdır. Teknoloji çağında gelişen ve değişen ülkemizde, var olan kültürel olguların zaman ve mekân içinde değişmesi kaçınılmazdır. Ancak bu değişim müdahale olmadan, zaman içinde kendiliğinden olmalıdır. Aksi halde gelinen nokta başkalaşımdır. Otçu yüzyıllardır yapıla gelen bir gelenektir. Yüzyıl öncesi gibi olmasını beklememiz imkânsızdır, ancak Otçular Şenliği günü Kadırganın ortasında horon düzünde sahne kurmak, tarzı belli olmayan sözde sanatçıları getirmek, ses düzeni kurmak, ağa seçimi yapmak otçu şenliğine sabotaj düzenlemektir.

Halkın otçu geleneğini yok etmek için ellerinden geleni yapanlar bir gün bunun hesabını vereceklerdir. Kadırga yaylasını sahiplenme uğruna yüzlerce yıldır oluşan tarihi miras yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Kadırga yaylasının kimin topraklarında olduğu önemli değildir. Bugünkü il ve ilçe sınırları temel alınarak hesap yapılmamalıdır. Çünkü bu sınırlar yakın tarihimizde çizilmiştir ve kültürel sınırları kesin olarak belirtmemektedir. Kadırga yaylasında yapılan Otçu Şenliği ve otçu grupları Trabzon, özellikle de Şalpazarı’ndan gelmektedir. Asıl dava Kadırga’dan rant sağlama kavgasıdır. Kurulan pazardan para toplamaktır.

Bu duruma tepki gösteren Eskala ve Aktaş otçu grupları Kadırganın merkezine inmemektedir. Oysa bu iki grup asıl otçu gruplarıdır. Bu grupların otçu halinde Kadırgadaki horon düzüne inmemeleri Otçular Haftası şenliğinin olmadığı anlamına gelmektedir. Eskala ve Aktaş otçusunun gelmediği bu şenliğe son dönemlerde otçu geleneği olmayan, gösteriş amaçlı, medyatik gruplar katılmaktadır. Dışardan gelen ve otçu geleneğini bilmeyenlerde bu grupları otçu zannetmektedir. Özlerinde ve geleneklerinde otçu olmadığından yaptıkları Otçu Şenliği de uyduruk olmaktan öteye gitmemektedir. Bilinçli yapılmayan bu durumun devam etmesi halinde, yazımın başında da dediğim gibi Kadırgada Portekiz otçusu görürsek şaşırmamalıyız.

Asıl tehlike yaşadığımız dönemde popülist kültürün hakim olması ve yerel özellikleri yok etmesidir. Bu canavarın karşısında topyekün bilinçli bir şekilde mücadele etmeliyiz.

Halk kültürü, kültür varlığının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Halk kültürü yüzyılların deneyimlerinden süzülerek biçimlenmiş, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze gelmiş bir değerler bütünüdür. Sözlü gelenekte yaşatılan ürünlerle beslenen halk kültürünün özünde, bağlı bulunduğu kültüre ait örnek değerler ve ahlâk anlayışı vardır. Toplumsal olarak kültürel yozlaşmışlığın batağına her geçen gün biraz daha çekiliyoruz. Para, şan, şöhret, reyting, popülarite, magazin, vitrin, moda gibi araçların kendi değerlerini ve kültürünü yaratması karşısında Otantik Halk Kültürü’nün yok olduğunu üzülerek seyretmekteyiz.

Kültür, bir toplumu diğerlerinden farklı kılan değerler bütünü ve hayatı algılama biçimidir. Bilim ve teknoloji evrensel ama kültür millî’dir. Kültürlerin millî olması, içine kapanık, diğer kültürlerden kopuk olmaları anlamına gelmez. Bizler atalarımızdan bize miras kalan kültürel zenginliklerimizi korumakla yükümlüyüz. Bizi diğerlerinden farklı kılan olgular yok olduğunda bizler de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız.

Yöreden yetişmiş bilim adamları, akademisyenler, siyasiler bu konuya el atmalı, çözüm için fikir üretmelidirler. Trabzon kültüründen, kemençeyi, horonu, çıkardığınız zaman Trabzon kimliğini yok etmiş olursunuz. Türk kimliği içinde Trabzon kültürü temel yapı taşlarından birisidir. Bunun içinde en önemli faktör yöre insanının karakteristik özelliğidir. Bu karakterin oluşmasında horon ve kemençe büyük rol oynamaktadır.

“Geçmişi olmayan bir milletin geleceği olmaz.” Kuralından hareketle, varlığımızı borçlu olduğumuz kültürel değerlerimize sımsıkı sarılmalıyız. Geçmişten bize miras kalan halk kültürü değerlerini korumalı ve yaşatmalıyız. Aksi halde tarih ve medeniyet sahnesinden yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalırız.

Yusuf KURT (Halkbilimci)

 



 Editör :  Ahmet KARAHAN

 
1 2 3 4 5   Bu Habere Toplam 69 Puan Verildi
 Kaynak :  Ahmet Karahan

 Kategori  Yöreden

3710 Kişi Tarafından Okundu.

Yorum ( 0 )   

Kayıtlı Yorum Bulunmuyor.

 

 Bu Kateoriye Ait Diğer Başlıklar

 
 
 

 

 Duyuru
 Köşe Yazıları

Ahmet TESNİMÎ

Ahmet TESNİMÎ ¬
Aforizmalar

Mehmet VARICI

Mehmet VARICI ¬
KUSURLU TARİH OKUMALARI 1: Tarih Bağnazlığı

Eda TOPAR

Eda TOPAR ¬
PLATON VE BAUDRİLLARD DÜŞÜNCESİNDE GERÇEKLİK VE GÖRÜNÜŞ

İslam Ve Hayat

İslam Ve Hayat ¬
Öz Lisânımız

Rıdvan GÖK

Rıdvan GÖK ¬
SEYİR DEFTERİ

Recep ALMAZ

Recep ALMAZ ¬
Hastalık Bile Bizim İçin Bir Nimettir

M. K. Tırpancı

M. K. Tırpancı ¬
Maksadınız Ne?
 
 
Bugün için Haber Eklenmedi.
Bu Hafta içinde Haber Eklenmedi.
KUSURLU TARİH OKUMALARI: Hamasetten Arındırılmış Bir Tarih Mümkün mü?
Her topluma hatta her insanı hakkaniyetle kapsayan, kucaklayan ve koruması altına alan evrensel objektif bakış açısının varlığından bahsetmek mümkün mü?...
 
 Takvim

Mart 2024

Pts Sal Çrş Prş Cum Cts Pzr
1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
 
 Ziyaretçi İstatistikleri
   
 Online : 18
 Bugün : 504
 Dün : 369
 Toplam : 1238477
 Ip No : 3.89.56.228
     

 
 Son Haberler
 
 Popüler Haberler
 
 Döviz Bilgileri

  Döviz Alış Satış
  Dolar 32.2596 32.3177
  Euro 21.2554 21.3962
 
 Hava Durumu



 
 Reklam



PageRank Checker



Editörden | Köyümüz | Tarihçemiz | Töremiz | Sülâleler | Yöreden | Eğitim-Kültür | Müellim | Müellif | Serbest Kürsü | Tespitlerim | Şair/Şuur/Şiir | İktibas | Âkif EMRE | Zaruri Yazılar | Gizlilik Politikası


 
 

   © Copyright - 04.04.2009- http://www.catak.info/ - Tüm Hakları Saklıdır. 

Sitede neşredilen yazılar, site yöneticisinden habersiz alıntı yapılamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz.

Bu site

 Çilem.Net altyapısını kullanmaktadır.

82.305,14 saniye.