İnsanlarda tatlı bir telaş başlardı. Evler tepeden tırnağa temizlenirdi. Hatta kapılar ve evlerin bacaları bile temizlenirdi.
Değirmenlerde unlar öğütülür, çarşıdan un, tuz, yağ eğer ihtiyaç varsa, hemen alınırdı. Komşu kadınlar ve genç kızlar sıra ile birbirlerine açkı açarlardı. Çörekler yığın yığın olurdu. Sironlar kesilir ve makarnalar hazırlanırdı. Yerel değiş ile mazulardan, çamdan yapılmış yağ küleklerinden, yağlar evin uygun bir köşesine indirilirdi. Çökelekler ve peynirler ufalanır ve çöreklerin arasına sığacak hale gelirlerdi.
Ramazanlarda kışın ayrı bir tadı vardı. Çok yağan kardan dolayı insanların hareket alanları kısıtlanırdı. Bununla da kalmaz, bu durum yemeklerimizin çeşitlerini bile etkilerdi. Yani yemekler bile değişirdi. Başta pancar çorbası, turşu, sarma, ala çorba, börek, kurutulmuş kabak ve fasulyeden çorbaları sofraları süslerdi.
Mısırdan yapılan kazan kazan fıkılları söylemeden geçmek olmaz elbette. Kış ve kara kabaklar bir ip misali kesilir, güneş altında sergenlerde kurutulurdu.
Ha o meşhur yağlaşımız… Az kalsın unutulacaktı. Mısırların daha süt halinde iken toplanması ve her mahallenin taş fırınlarında kurutulması ve su değirmelerinde un yapılması ile başlar yağlaşın hikâyesi. Üşütmeye ve nezleye iyi geldiğini söylerdi büyüklerimiz.
Hele bir de sahurlarda yapılan ekmek paparalarımız! Ramazan ayı bütün bir bayram gibi idi. İnsanların boğazlarından doğru-dürüst ekmek ve sıcak yemek ancak o zaman geçerdi.
Ramazan insanların komşuluğunun artığı bir zamandı. Cemaatleşmenin doruğa çıkmasının bir alameti idi. Teravih insanların iştiyakla iştirak ettikleri bir sünnettir. Işığın olmadığı zamanlarda ve yol ve hava şartlarının uygun olmadığı ramazan aylarında camilerde teravihe iştirak pek azdı. Bunun yerine mahallelerdeki evler birer küçük mescit yerini alırdı.
Yusuflu mahallesinde İhsan Karahan’ın imamlığında baba evinde bazen de sıra ile her evde, Yanuklu Mahallesi’nde Çobanoğlu Ahmet’in evinde, Yazlık Mahallesi’nde Çobanoğulları’nın evinde, Melikli Mahallesi’nde Teyfik hocanın evinde, Ömerli Mahallesi’nde Ömeroğlu Ali’nin evinde, Ustalı Mahallesi’nde Kahvecioğlu Hacı’nın evinde, Keçeciler Mahallesi’nde Dilalioğlu Mustafa’nın evinde, Kocamanlı Mahallesi’nde Süleyman hocanın evinde ve Gavrazlı Mahallesi’nde İmamoğlu Hasan’ın evinde mahalle cemaatleri oluşur ve huşu içinde, gönül hoşnutluğu ile teravih namazı eda edilirdi.
Teravih kılınacak evin kadınları o gece misafirlerine evlerinde ve ellerinde bulunan en güzel yiyeceklerden ikram ederlerdi. Fındık, ceviz, üzüm kurusu, elma, yenirdi. Maddi durumu iyi olan aileler çay ikramını da yaparlardı.
Yine namaz kılınacak evde yeni dastarlar namaz kılınacak yere serilirdi. Seccade ve en güzel tesbih imamlık yapan kişiye düşerdi.
Mahalle çocukları da namaza katılır ve bayanların önünde yer alırlardı. Ev büyükleri tarafından çocuklara hediyeler de verilirdi.
Ramazan sonunda bayram hazırlıkları yapılırdı. Bu hazırlıklar çok sade idi. En güzel yemekler hazırlanır ve bayram boyunca insanlara ikram edilirdi. Sarmalar, börekler bu yemeklerin vazgeçilmezlerindendi. Hepsi doğal, hepsi sade ve katkısızdı. Bayramlarda çocuklara, bugünlerdeki yapılanın tersi, para yerine, en güzel helvalar verilirdi.
Bayram öncesi yani arefe günü mezarlılar ziyaret edilir, köy kabirlikleri temizlenirdi.
Bayram namazından sonra cami kapısında cemaate yoğurt, çorba ve keşkek dağıtılırdı. Bundan sonra da gruplar halinde evler ziyaret edilir; bayramlaşılır ve verilen ikramlardan yenirdi. Bu durum bayram boyunca devam ederdi.
Ahmet KARAHAN (28.09.2008-Yusuflu Mahallesi )