Yolu ve okulu olmayan bir köyden yedi kilometre uzakta bulunan o günkü adı ile Harşit İlkokulu’na kadro yok diye ilk yıl kaydı yapılmayan, gelecek yıl yarı kavga, gürültü, tartışma ile zar zor kaydı yapılabilen, 7-8 yaşlarında bir çocuk, karda kışta, daracık, inişli, yokuşlu patika yollardan, yol üzerinde bulunan derelerin üzerine, iki ağacı bir birine çivileyerek eğreti şekilde kurulmuş olan dal köprülerden, ayaklarına sular dolarak tam bir buçuk yıl gelip giderek ikinci sınıfın sömestri tatiline kadar okuma fırsatı yakalamış olan ben, köyümüzde bulunan kuran kursu binasının köy gücü ile okula dönüştürülmesi ile naklim köye aktarılarak tek öğretmenli, birleştirilmiş beş sınıflı, kimi uzun, kimi kısa, kimi önlüklü kimi önlüksüz arkadaşlarım ile zevkli ve bol renkli bir ilkokul hayatı yaşadık.
Tam ilkokul biterken Harşit’e ortaokul geldi. Yolumu yeniden başa döndürdü. İlkokuldan yarım bıraktığım yolu sanki sen misin yolu yarıda bırakan dercesine sil baştan bir üç yıl daha gelip gitmeye başladık.
Bu sefer biraz şanslı idim. Çünkü azda olsa önceden kazandığım tecrübem vardı. Biraz da büyümüştüm. Birkaç tane de arkadaşım olmuştu. Zaman, zaman kavga edip, bir birimizin ağzını yüzünü patlatıp, üstünü başını yolup yırtsak bile, en azından yalnız değildim.
Tam ortaokul bitti derken yaz tatilinde babam Almanya’ya gidince bir yıl eğitime ara vermek zorunda kaldım. Bu arada köyümüze bir yol yapımı çalışması başladı. Amma ne sevindik. Ne sevindik. Yol Güdül Köyü’nde tam dedemle halamın evinin arasına gelince çok yorulmuş olmalı ki yaklaşık on beş yıl dinlenmek zorunda kaldı. Öyle bir kalış ki yolun üst kısmında dedem fako, alt kısmında halam fako, ön tarafında dayılarım fako. Her tarafı fakolar kesti. Biz yine yolsuz izsiz kaldık. Ta ki babam rahmetli ve yakın on beş arkadaşının başlattığı bir çalışma ve yapılan taahhütlerle mutlu sona ulaştık.
O yıllarda ilkokula kız çocukları gönderilmek istenmiyordu. Gidebilenler öğretmenin zorlaması ile ilkokulu köyde olduğu için ehveni şer okuya bilmişlerdir. İlkokuldan sonrasını nerede ise düşünmek mümkün değil. Çok büyük kavgaları ve mücadeleleri göze almak demekti. Öyle de oldu.
Halen ülkenin değişik yerlerinde kamu görevi icra eden beş altı tane köyümüzden okuyan bayan arkadaşların sanırım kulakları çınlıyordur. Onların babaları ile bizzat onlar için az mücadele etmedim. Ağır sözlere muhatap olmak durumunda kaldım.
Nereden nerelere geldik. Önümüzdeki haftalarda köy derneğimizin seçim ve daha iyi bir dernekçilik nasıl olur diye fikrimi soran Sayın Başkanımız Rahman Bey’e çok teşekkür ediyorum. Bu anılarımı hatırlamama vesile oldu. Hepsinden önce bu günlere gelmemize emeği geçen, zerre kadar da olsa, katkı sunan köyümüz büyüklerine en derin saygı ve hürmetlerimi, ahrete irtihal etmiş olanlara Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum. O şartlarda bize bu hizmetleri onlar sunmasalardı, bizler bu gün bu güzellikleri konuşup tartışıyor olamayacaktık. Biz onların eseriyiz. O günkü şartlarda imkânları ve güçleri o kadarına yetmiş ve onu da bizden esirgememişler. Şüphesiz daha fazla imkânları olsa daha fazla şeyler yaparlardı. Allah onlardan ve cümlesinden razı olsun.
Bu gün o günlerdekine oranla çok daha fazla imkânlara sahip olduğumuza göre, bizlerde bizlerden sonraki gelecek neslin alt yapısını oluşturma sorumluluğunu taşıyoruz. Neler yapa bileceğimizi gözden geçirip olabileceğin en güzelini yapmak için herkesin sorumluluk alacağından hiç kuşku duymuyorum.
Bu anılarımı değerli gençlerimizin bilmesi ve nerelerden hangi zorluklardan bu güne geldiğimizi görmeleri için yazdım. Oralardan buralara kadar gelmiş isek, buralardan çok daha güzel noktalara çok daha kolay ve rahat ulaşırız diye düşünüyorum.
Yazı: Hasan BAYRAM (03/01/2015)