Yalan bilinçli bir şekilde doğru olmayanın söylenmesidir. Ya bir hatayı gizlemek ya da bir kazanç ve menfaat elde etmek amacıyla kullanılır. Yetişkinler çocuklardan daha fazla yalana başvurur ve genellikle de yalanlarına kendilerini rahatlatmaya yönelik bir mazeret bulurlar. Aslında çocukların yalanları erişkinlerle kıyaslandığında çok daha masumdur. Ve en kötüsü genellikle çocuklar yalan söylemeyi büyüklerden öğrenirler. Anne babasının basit bir konuda da olsa yalan söylediğine şahit çocuk, yalan söylemenin kabul edilebilir ve işe yarar bir davranış olduğunu düşünmeye başlar. Bu da yalan söyleme alışkanlığını gelişmesine neden olur.
Çocuklarda yalana başvurmanın en sık nedeni kendini dışarıdan gelecek tepkilere karşı korumaktır. Çocuk köşeye sıkıştığında, üzerine gidildiğinde yalan söyler. Eğer hata yaptığında çok sık eleştiriliyor, kendini savunmasına izin vermeden hemen sert tepki gösteriliyor ve ceza alıyor ise kolayca yalana başvurabilir. Bu aslında ceza korkusuna karşı çocuğun geliştirdiği bir tür savunmadır. Mükemmeliyetçi, en ufak yanlışa tahammülü olmayan anne babalar, çocukların bu savunmayı sıklıkla kullanmasına neden olurlar. Çocuğun yalana alışması ve hemen yalana başvurması hem kendini hem de başkasını aldatmaya çalışması demektir.
Diğer taraftan hayal ile yalan söyleme farklı olaylardır. Bazen çocuklar, içinde bulundukları ruhsal duruma göre hayaller üretir ve bunları gerçekmiş gibi anlatma ihtiyacı duyarlar. Okul öncesi dönemde gerçeği değerlendirme yetisi henüz gelişmemiş olduğu için, kurdukları hayalleri gerçekmiş gibi anlatırlar. Bu bazen hikâye uydurma, bazen de olmamış bir şeyi olmuş gibi anlatma şeklinde görülür. Hayali uydurmaların amacı, kandırmak ve aldatmak değildir. Uydurmalar bazen çok abartılı ve yoğun bir biçimde ortaya çıkar. O zaman çocuğun hayal malzemesini bu kadar yoğun kullanmasının nedeni mutlaka araştırılmalıdır.
Anne baba, arkadaşları ya da öğretmeni tarafından sevilmediğini düşünen çocuklar, kendilerini değersiz hisseder ve başkaları tarafından değerli algılanmak ve onaylanmak için, sahip olmadığı bir şeye sahip olduğunu veya yapmadığı bir şeyi yaptığını söylerler. Örneğin; kendini acındırmak için karnı ağrımadığı halde karnı ağrıdığını, sınavları kötü olduğu halde çok yüksek notlar aldığını, ekonomik durumu iyi olmadığı halde çok lüks arabaları olduğunu söylemeleri gibi. Çocuğun kendini olduğundan çok farklı gösterme çabası, temelde kendine güven ve kendini beğenmeme sorununa bağlıdır.
Çocuğumuzun yalanını yakaladığımızda hemen onu suçlamaya, öfkelenmeye ve aşırı tepki göstermeye kalkmayalım. Çocuğu yalancılıkla itham etmemiz ve onu korkutmamız yalan söylemeye devam etmesini sağlar. Oysa amacımız çocuğu cezalandırmak değil yaptığı yanlışı anlaması ve düzeltmesini sağlamak olmalıdır. Çocuğun niçin yalana başvurduğunu anlamaya çalışarak, yalancılığa iten nedenleri yok etmemiz gerekir.
Bazen anne babanın tutumları da çocuğu yalan söylemeye teşvik eder. Çocuğun yanlış bir davranışına şahit olan anne babalar bunu düzeltmeye çalışacaklarına, çocuğu adeta sorguya çekerek o davranışı yaptığını itiraf ettirmek isterler. Örneğin; kardeşine vurup ağlattığını gören bir anne, “kardeşine sen mi vurdun?" diye sormamalıdır çocuğa. Çocuğun doğruyu söylemesine yönelik sabırla bekleyen bir biçimde değil de, açığını bulmaya yönelik sorgulayıcı ve suçlayıcı biçimde yapılacak her konuşma çocuğun daha da çok yalan söylemesine neden olacaktır. Bazı anne babalar ise çocuklarının potansiyel olarak sürekli yalan söyleyeceklerini düşünür ve çocuklarına inanmazlar. Çocuk doğru söylediğinde “yalan söylüyorsun" diye suçlanırsa, yalan söylemek alışkanlık haline gelmeye başlar.
Yazı: Mücahit Öztürk