Açılış Sayfam Yap   Sık Kullanılanlara Ekle   

   Anasayfa          Künye          Yazar Girişi         Sitene Ekle         Arşiv          Rss Listesi
 

Köyüm Ve İnsanları - http://www.catak.info/
   
 Köyüm Ve İnsanları

Köyüm Ve İnsanları
 Yazı Boyutu

 Tarih : 15.04.2017 - 16:31:15 


Biraz tahlil,biraz da serzeniş...


 Güneşin doğduğu yerde doğduk biz. Şimdi ise yine güneşin altındayız, ülkemin batısında.

          Kutup yıldızı kadar aydınlık ve parlayan bir ışıktı çocukluğumda benim köyüm. Güneşini balçıkla sıvıyorlar ve geleceğini de karartıyorlar, köyümün şimdi.
 

 Yıllardır insanımızın çok zor şartlarda hayat-memat mücadelesi verdiği bu topraklar, her geçen gün kaderine terk ediliyor. Geçmişten geleceğe devam eden hayat anlayışımız ve hayata bakışımız gün geçtikçe kötüye gidiyor. Toprak ve su âdeta kimsesizliğin vermiş olduğu hüzün içinde, için için ağlıyor. İşlenmeyip ormanlaşan köyüm, yoz fikir yığınının kirliliği ve çoraklığı içindeki toplum hâli gibi, kaderine isyan ediyor.

Bir zamanlar dağlarında, derelerinde, tarlasında ve bahçelerinde insan seli; baharlarda koyun-kuzu meleşmeleri ve tohum imecelerin verdiği sıcaklık ve birbirini gönülden seven insanların dayanışması da olan şenliği yaşayan, köyüme ne oldu şimdi?

Ne hazindir ki, toprağını işleyemeyenlerin; suyunu, çevresini ve havasını, yolunu, dağını, tepesini koruyamayanların; sıkıntıları konusunda topu taca atanların, eline geçen fırsatları kendi menfaatlerine kullananların, bir çöpü dahi kenara koyamayanların elinde kalmış, çaresizlik içinde yalnız ve yalnızlaşan köyüm...

 Toprağa ve gurbetçiliğe istikbalini bağlamış insanımızın bu yalnızlık ve yokluğu, insanî ilişkilerine de sirayet etmiş. Köyümün insanı kötü ekonomik şartların (hamdolsun ki şirketlerimiz sayesinde bu sıkıntıyı fazla da yaşamıyoruz); kirlenen, yozlaşan ve çözümden yana olmayan fikirlerin yanında bir de coğrafyanın verdiği sıkıntıyı yaşıyor.

Yağmur ve karda yoları çekilmez oluyor. Derelerinde yüzülmez, sularından içilmez, balıklarından yenilmez olunuyor.

Bana göre, güneş ülkemi ilk oradan aydınlatmaya başlar ama, aydınlattığı kadar ısıtmaz ve ışıtmaz olmuş. Şimdilerde ise, hep üşürüz, hiç ısınmadan. Kötülüğe, ayrılığa, aymazlığa, tavsamışlığa olduğu kadar Güneş'e de dargınız, bu sebepten.

Nedense, bütün bunlara rağmen köyümün insanı çevreyle ilgili ve tabii dengeye öyle ayak uydurmuş ki, kimse karına-soğuğuna, bozuk yoluna, kirlenen toprağına ve suyuna; yoksulluğa, garibanlığa, terk edilmişliğine ve unutulmuşluğa isyan etmez bile. Kadını kızı, babası oğlu, gelini kaynanası, öğretmeni öğrencisi, imamı cemaati velhasıl yöneteni yönetileni, her şeyden çok memnunmuş gibi gözükür. Aslında durum öyle değildir. Kime sorsanız; “bir derdiniz, bir sıkıntınız var mı,” diye. Kimse var olduğunu söylemez. “Yok, Allah'a şükür, her şey yolunda.” derler. Hâlbuki içerisinde öyle fırtınalar kopuyordur ki, zemheride esen fırtına bile yanında hiç kalır.

Bütün bunların hayatın ve hayatının içerisinde  var olduğunu kabullenmiş gibidir. Bu devranda kimsenin taş üstüne taş koymasına müsaade etmediği gibi, üç-beş yüz kiloluk fındık, iki-üç dönümlük mısır tarlası, bir-iki inek, birkaç tavuk ve koyun-keçi herkesin malvarlığıdır. Bir de bütün emeğini ve ekmeğini vererek okutmaya çalıştığı kızı ve oğlunun geleceğine bağladığı umudu…

Güzellikler yok mudur? Vardır elbet! Her olumsuzluğa ve şanssızlığa rağmen, hayat sevdası ve azmi ile doludur sevgili köyümün insanı. Misafirperverdir. Kültürüne bağlıdır. Yozlaşmaya karşıdır. Töresine saygılıdır. Anadolu insanının saflığını, temizliğini, dürüstlüğünü ve samimiyetini taşır yüreğinde. En çok değerli olansa namus ve ekmek kavramlarıdır. Bu iki değer yargısı söz konusu olduğunda, yapamayacağı hiçbir şey yoktur. En büyük sıkıntısı göçtür; genç ve taze beyinlerin ve iktisadî refahı artmış olanların köyden ayrılması; kalanlarınsa “boşver bu yaştan sonra ve bu imkânlarla ne yapabilirim”, demeleri, bir de bir türlü aşamadığımız “ne idüğü belirsiz, köhnemiş ve bölücü” ayrımcılık anlayışı…

Unutmayalım! Güzelliklerin azaldığını onu yaşayanların, yaşamasını isteyenlerin ve yaşatmaya çalışanların sözünün bir akçe bile etmediğini de bilelim.

Hangi kaygıları taşıyorsunuz derseniz, ilk diyeceklerim: Yatırım ve yaptırımların olmaması, (Bu sıkıntı bölgeye hastır. İnsanlarımız ferdî zenginliklerini kolektif anlayışta değerlendiremiyorlar.) insanî münasebetlerin gün geçtikçe zayıflaması, yoksullukla birlikte git gide artan göçün zamanla büyük boyutlara ulaşması… Yirmi-otuz yıl sonra sadece ismi ile (Çatak Köyü) anılır olmasından yanadır.

Azalan genç nüfusundan  her yıl on-onbeş tanesini büyük şehirlerin girdabına bırakır olduk. Gençlik bu şehirlerde hayata tutunmak için amansız mücadele veriyor. Doğduğu yerde değil, doymaya çalıştığı yerde mutluluğun peşinden koşuyor. Metropollerin anlatıldığı gibi ve köyden göründüğü gibi olmadığını, şehirde yaşadıkça öğreniyor.

 Her aileden beş-altı kişi vardır bu şehirler de. Anne-babalar  yakınlarının hasreti ile yanıp tutuşur. Senede bir ay veya onbeş gün görebilmek için bütün yılı iple çekerler. Gurbetçiler ise; yemyeşil doğası, oksijeni bol orman havası, yayla kokusu ve klorsuz buz gibi suyunu (çok az kaldı)... Ve hepsinden önemlisi hayata gözlerini açtığı köyünde özlem giderirler. Geçici de olsa bu dönemde hareketlilik yaşanır köyde, yaylada. Gelenler bir süre sonra geldikleri yere dönerler, kısa süreliğine de olsa unuttukları sosyal-ekonomik sıkıntılarını hatırlayarak, bir yıl daha amansız hayat mücadelesine bıraktıkları ve ara verdikleri yerden yeniden başlar. Köyde kalanlarsa yalnızlıklarıyla, müzminleşen sıkıntıları ile baş başa kalırlar ve bırakılırlar.

 Kendileri adına tarımcılık ve hayvancılık denen ve şuursuzca yapılarak bedenlerini yıpratıp, ruhlarını yoran, büyük emek vererek karşılığında hiçbir getirisi olmayan hayat-memat mücadelesi ile baş başa kalırlar. Devletin alternatif bir iş sunmayışı yaralarına tuz basar.

Fakat köylü olmak aynı kaderi paylaşmaktır; acılarda, sevinçlerde, güzel günlere olan inançlarda… Son yıllarda tortulansa da, insana bakışımız ve ona sevgimiz, kültürümüz ve hayat tarzımız bu şuurun tohumlarıdır.

Ayrımcılıktan, şiddetten ve gözyaşında uzak, kötülüklerden arındırılmış bir dünya ise, köylümün ve köylümün hep hayalidir. Kimse kimseden ne çok varlıklı ne de yoksuldur. Şartlar ve gelirler hemen hemen aynıdır. Hayata bakış açısı herkesin birbirinden farklı değildir. Aslında çalışkandır, tembel değildir köylüm.

Bütün bunların yanında en acı olan ise, topraklarımızı sahipsiz, insanlarımızı maneviyatsız olma halinden kurtarmak için, köyde ahlakî bir otorite yokluğudur. Hürmet ve hayâ yok olma yolundadır.

Son yüzyılda, Türk toplumunda, bilerek, hayat mücadelesinde fert yalnız bırakılmış, ahlakî mukavemetleri kırılmış, başarıya ulaşmak için hayat prensipleriyle ahlâk ve inançlarını değiştirmek zorunda kalmıştır. Köy ve şehir arasındaki farkı idrak eden köylü gençlerimiz, sömürü yolunu eline geçirmek hırsıyla şehirlere göç ettiğinden ahlâk anlayışları da çökme noktasına gelmiştir.

Velhasıl;

Temel değerlerini savsaklamadan ve manevî kıymetlerini zedelemeden köylüm ticari cesaretini ve iş bitiriciliğini geliştirmelidir. Olacakların olumsuz yönünü düşünmeden; yaparsam ne kazanırımdan ziyade, ne faydam olur köyüme demelidir. Bu da yapacağı güzel ve kazançlı şeylerin önünün kesilmemesine sebep olur. Ayrıca hayatın başlı başına bir risk olduğunun farkında da varılmalı. Kabuğunu kırabilse, her şeye rağmen daha da çok şeyler yapabilir.

Hayat hepimize zaman zaman bir sürü olumsuzluklar sunuyor ve sunacak da. Kimisi bizim suçumuz, kimisi de başkalarının günahının kefareti olarak. Geleceğin de kime neler getireceği, kimden neler götüreceği bilinmez amma, hayat bir gün bizi kendi köyümüze geri dönmeye  zorlarsa; yapamadıklarımızı ve yapılanmayanları, hep beraber yapmak dileğiyle…

Ahmet KARAHAN (08/10/2012)



 Editör :  Ahmet KARAHAN

 
1 2 3 4 5   Bu Habere Toplam 413 Puan Verildi
8296 Kişi Tarafından Okundu.

Yorum ( 0 )   

Kayıtlı Yorum Bulunmuyor.

 

 Bu Kateoriye Ait Diğer Başlıklar

 
 
 

 

 Duyuru
 Köşe Yazıları

Ahmet TESNİMÎ

Ahmet TESNİMÎ ¬
Aforizmalar

Mehmet VARICI

Mehmet VARICI ¬
KUSURLU TARİH OKUMALARI 1: Tarih Bağnazlığı

Eda TOPAR

Eda TOPAR ¬
PLATON VE BAUDRİLLARD DÜŞÜNCESİNDE GERÇEKLİK VE GÖRÜNÜŞ

İslam Ve Hayat

İslam Ve Hayat ¬
Öz Lisânımız

Rıdvan GÖK

Rıdvan GÖK ¬
SEYİR DEFTERİ

Recep ALMAZ

Recep ALMAZ ¬
Hastalık Bile Bizim İçin Bir Nimettir

M. K. Tırpancı

M. K. Tırpancı ¬
Maksadınız Ne?
 
 
Bugün için Haber Eklenmedi.
Bu Hafta içinde Haber Eklenmedi.
KUSURLU TARİH OKUMALARI: Hamasetten Arındırılmış Bir Tarih Mümkün mü?
Her topluma hatta her insanı hakkaniyetle kapsayan, kucaklayan ve koruması altına alan evrensel objektif bakış açısının varlığından bahsetmek mümkün mü?...
 
 Takvim

Mart 2024

Pts Sal Çrş Prş Cum Cts Pzr
1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
 
 Ziyaretçi İstatistikleri
   
 Online : 33
 Bugün : 202
 Dün : 302
 Toplam : 1235410
 Ip No : 52.205.218.160
     

 
 Son Haberler
 
 Popüler Haberler
 
 Döviz Bilgileri

  Döviz Alış Satış
  Dolar 32.2448 32.3029
  Euro 21.5681 21.7109
 
 Hava Durumu



 
 Reklam



PageRank Checker



Editörden | Köyümüz | Tarihçemiz | Töremiz | Sülâleler | Yöreden | Eğitim-Kültür | Müellim | Müellif | Serbest Kürsü | Tespitlerim | Şair/Şuur/Şiir | İktibas | Âkif EMRE | Zaruri Yazılar | Gizlilik Politikası


 
 

   © Copyright - 04.04.2009- http://www.catak.info/ - Tüm Hakları Saklıdır. 

Sitede neşredilen yazılar, site yöneticisinden habersiz alıntı yapılamaz ve başka bir yerde yayınlanamaz.

Bu site

 Çilem.Net altyapısını kullanmaktadır.

35.694,74 saniye.